Rumeli’yi İslam’la Şereflendiren Alperen Sarı Saltık


 Rumeli’yi İslam’la Şereflendiren Alperen

 

Sarı Saltık


Cihangir Hakpaye

Menşei Peygamber Efendimiz’e Dayanıyor

Sarı Saltık, Anadolu ve Rumeli’nin fethi esnasında gazalara katılan, kahramanlığı ve velayeti ile daha yaşarken efsanevî bir şahsiyet hâline gelen müstesna bir Türk kahramanıdır. Tarihî kaynaklarda yer alan Sarı Saltık ile ilgili malumat onun gerçek hayatını ortaya koyacak mahiyette değildir. Yaşadığı hayat ile menkıbevî hayat iç içe geçmiştir. Hayatı etrafında teşekkül eden menkıbelere diğer gazi ve velilerin menkıbeleri de karışmıştır.

Kaynaklarda “mücahid-gazi, gazi-derviş, alp-eren, mübarek zat, ermiş” gibi sıfatlarla anılan Sarı Saltık’ın, Anadolu ve Rumeli’nin Türkleşip İslamlaşmasında mühim tesirleri olmuştur. Hakkında kaleme alınmış müstakil eserlerin en önemlisi Cem Sultan’ın, onun türbesini ziyaret edip menakıbını dinledikten sonra Ebu’l Hayr-ı Rûmî’ye yazdırdığı Saltıknâme’dir.

Saltıknâme’ye göre Sarı Saltık’ın asıl adı Şerîf Hızır’dır. Şeceresi ise Hz. Muhammed (s.a.v.)’e ve Hazreti Ali (r.a.)’a dayanmaktadır. Bu sebeple, eserde kahramanımızın Şerif, Şerif Hızır, Server, Saltık, Sarı Saltık isimlerinin yanı sıra Seyyid adı ile de anıldığı görülmektedir. Şerif Hızır, üç yaşındayken babasız kalır. Şerif’in yetiştirilmesi vazifesini Seravil adındaki bir lala üstlenir. Kısa sürede ata binmeyi, ok atmayı, kılıç kullanmayı öğrenen Şerif Hızır, Türk destanlarındaki alp tipinin önemli bir misalini teşkil eder.

Efsanevi Bir Karakter: Sarı Saltık 

Battal Gazi bir gece Şerif'in rüyasına girer ve ona kendi atı Aşkar’ın, Dahhak'ın kılıcının, Giv’in mızrağının, Güştasb’ın kalkanının ve Hazreti Hamza’nın (r.a.) silahının bulunduğu mağarayı söyler. Uykusundan uyanan Şerif, mağarayı bularak, Battal Gazi’nin bahsettiği atı ve diğer silahları bulur.

Saltıknâme’ye göre Sarı Saltık 99 yıl yaşamış, sonunda düşmanları tarafından zehirlendikten sonra hançerlenerek şehit edilmiştir. Ancak, son nefesini vermeden önce de kendisini zehirleyen ve hançerleyen düşmanını öldürmüştür.

Sarı Saltık, bir destan kahramanında bulunması gereken bütün özelliklere sahiptir. Son derece güçlüdür, yüreğinde korkunun zerresi yoktur. Tek başına düşman içine “yanar od” gibi girmekte, düşman kalelerini fethetmektedir. Aman dileyen düşmanına karşı ise merhametlidir.

Bu özellikler dışında Sarı Saltık’ın olağanüstü güçleri de olduğunu Saltıknâmede mübalağalı bir şekilde anlatılmaktadır. Düşmanları bir türlü Saltık’ı öldürememektedir: ok atarlar batmaz, kılıç vururlar kesmez, büyü yaparlar tesir etmez, suya atarlar boğulmaz, ateşe atarlar yanmaz. Bütün cinler ve melekler Sarı Saltık’ın yardımcısıdır. Hatta bu cinlerden birisi ile “ahiret kardeşi” bile olmuştur. Düşmanları ise kâfirler, zalimler, cadılar, devler, canavarlar ve kötü cinlerdir.

Saltuknâme’de, onun on iki dili yazıp okuduğu kayıtlıdır. Bu, Hazreti Allah tarafından ona verilmiş bir lütuftur. Ayrıca İncil’i okuyup, Hristiyanlara vaaz ettiğinde onları kendinden geçirecek kadar usta birisi olduğu da ifade edilmiştir.

Rumeli’de İslamı Yayma Yolunda Geçen Bir Ömür

Sarı Saltık ve müridleri Balkanlarda Türk-İslam kültürünü Yunus gibi, yani gönülleri fethederek yaymış olduğu kanaati yaygındır. 

Nedim Filipoviç’e göre, Osmanlı Beyliği’nin Anadolu’dan Balkanlara yayılması ve cihanşümul bir devlet olma yolunda büyümesi sadece askeri fetihlerle değildir. Türk ordusundan önce, akıncı olarak gelen Sarı Saltık gibi dervişler, babalar Dobruca ve bütün Balkanlar’da zemin hazırlayarak büyük fetihlere katılmış, böylece devletin sınırlarının genişlemesine katkıda bulunmuşlardır.

Günümüzde Rumeli’de Sarı Saltık’ın tesirinin ve izlerinin hâlâ sürdüğünü görmekteyiz. Sarı Saltık’ın Rumeli Türklüğünün hafızasında bir Türk alpereni olarak yaşaması, bazı yer adlarında Sarı Saltık’ın etkisinin bulunması ve destansı özellikler bu Türk büyüğünün günümüz Türk-İslam kültüründe bıraktığı izlerden ve etkilerden sadece bazılarıdır.

Sarı Saltık Gazi, çevredeki Hristiyanlardan da çok hürmet görmüş ve benimsenmiştir. Bilhassa Ortodoks Bulgar halkı tarafından bir aziz gibi, Sveti Nikola (Aziz Nikola), Aziz Spyridon, Sveti Naum (Aziz Naum) diye kabul görmüştür. Hatta Aziz Georgios, Aziz Elias, daha sonraları Aziz Simeon ve Kara Koncolos yerine de konulmuştur.

Doğu’dan Batı’ya doğru sürekli bir göç yaşayan Türkmen aşiretleri, yeni ulaştıkları bölgelere Hazreti Allah’ın ismini, nizamını ve adaletini götürmeyi amaç edinmişlerdir. Bu çerçevede, Sarı Saltık Baba Dobruca bölgesine yerleştikten sonra, İslam’ı yaymak insanları kötülerden ve kötülüklerden korumak amacıyla faaliyetlerini yürütmüştür.

Balkanlarda İslam ile Gönül Birliği Kuran Sarı Saltık 

Sarı Saltık ve müridleri Balkanlar’da insanî ve İslamî faaliyetlerde bulunmuşlardır. Balkanlar’da yerel halklardan Bosna’da başta olmak üzere, Hristiyan-Katolik kilisesinin temsilcileri ve papazları ile yoğun bir anlaşmazlık ve mücadele içerisinde bulunmuştur. Bogomillerin Sarı Saltık Dede ve müridlerinin hoşgörüleri, ahlaki davranışları ve saygı ile hürmetle Bogomillere bakışları sayesinde İslam’la şereflenmelerine vesile olmuşlardır.  Hristiyan-Katolik tebaanın Balkanlar’daki sayısının azalmasına büyük ölçüde yardımcı olmuşlardır.

Sarı Saltık Baba’nın felsefesinden hareket ederek, Balkan coğrafyasına ekmiş olduğu sevgi, saygı karşılıklı anlayış ve barış ile hoşgörü düşüncesi, Osmanlı Devleti’nin bölgede kolayca hâkimiyet kurmasına, Saraybosna ve Mostar gibi çeşitli etnik ve dini toplulukların bir arada kardeşçe yaşayabildiği merkezlerin oluşmasına hizmet etmiştir. 


Kaynakça


  1. Hoca, Fadıl, Balkanlar’da İslam Kültürü Tarihinde Sarı Saltık’la İlgili Efsaneler ve Rivayetlerin Önemi, Uluslararası Vizyon Üniversitesi, Gostivar – Makedonya.
  2. Sarı Saltık hakkında ayrıntılı bilgi için bkz. Şükrü Halûk Akalın, “Ebülhayr Rûmî”, TDV İslâm Ansiklopedisi, C. 10, İstanbul, 1994, s.360-362; Kemâl Yüce, Saltık-nâme'de Tarihî, Dinî ve Efsanevî Unsurlar, Kültür ve Turizm Bakanlığı yayını, Ankara, 1987, s.20-100.sss
  3. Şükrü Halûk Akalın, “Saltık-nâme I (İnceleme-Metin)”, Doktora tezi, İstanbul Üniversitesi Sosyal Bilimler Enstitüsü, İstanbul, 1987,s.7.
  4. Tufan, Muzaffer; Yunus Emre ve Balkanlar’daki Sarı Saltık, ÇEVREN, Bilim Kültür Dergisi, sayı 87, s.77, Priştine, 1992.
  5. Velâyet-nâme-i Hacı Bektaş-ı Veli Millet Kütp. 1366, 987, 1132, 1076, 1075; Süleymaniye Kütp. 3072 Velâyet-nâme-i Otman Baba.

Yorumlar

Popüler Yayınlar